Muhtıraya da
Darbe tehdidine de
hayır !..
Askeri zorbaların kıymeti kendinden menkul
Irkçı-bölücü muhtırasına ve darbe tehditlerine karşı
Direnişe çağırıyorum!..
Mihrac Ural
mircihan@gmail.com
28 Nisan 2007
Hiçbir gerekçe, ne kadar önemli ve gerekli olursa olsun, kim tarafından yapılırsa yapılsın, halk adına, halkın iradesine dıştan müdahale yapma hakkına sahip değildir. Bu hakkı askeri aparatları eline geçermiş olan seçilmemişlerin yapması ise, halkın iradesine pervasız ve sefil bir tecavüzden ibarettir. Bu dayatmalara karşı hayır diyor, ısrarına karşı da halkımızı direnişe davet ediyoruz.
Demokrasi ve özgürlük için on yılların mücadelesini sürdüren tüm devrimci, demokratik, ilerici güçler, bilmelisiniz ki, muhtıranın ve darbe tehdidinin her türü, öncelikle halkın hak ve hukukuna bir tecavüzdür ve sonuçta halkın özgürlük ve demokrasi taleplerine ve bu uğurda mücadele edenlere yöneltilmiş faşist bir saldırıdır.
Her tarihi kesitte bir kara kader gibi ülkemizin alnına ve halklarımızın sırtına yapışmış olan, bu kıymeti kendinden menkul darbeci girişimlere karşı direnmek, hayır demek, gerektiğinde meşru müdafaa hakkımızı her araçla kullanmak, tarihi bir görev olarak karşımızda durmaktadır. Atanmışların, bir biçimde askeri apolet takmış olanların, yetkisini kimden aldıkları belli olmayan tehditleri olarak, siyasal yaşamın yönlendirilmesine yaptıkları bu gayri meşru müdahale, gerçekte tek başına, siyasi iktidarlara karşı yapılmış bir müdahale değildir. Bu tür müdahaleler, halkın kendi siyasal ve sosyal kaderi üzerinde özgürce belirleyici olmasına karşı girişilmiş pervasız ve haksız bir tecavüzdür.
Bu maceracı tehdidin, AKP’nin iktidarda olmasıyla, Cumhurbaşkanı seçimlerinde tek adayın AKP den çıkmasıyla, laiklik tartışmaları ya da vatan-millet koruma teraneleriyle hiçbir ilgisi yoktur. Bu girişim, haddini bilmezlerin, halklarımız üzerinde geçmişte olduğu gibi bu günde, harman süreceklerini sanma yanılgısının, hakir bir hak ihlali ve sorumsuz girişimi olarak gündeme gelmiştir. Üstelik bu girişim, kendinden emin olmayanların korkakça girişimi olarak gece yarısına sığınmıştır.
Gece yarısı muhtıraları korkakların işidir. Halklarımızı, bu vakitlerde korkutabileceklerini, psikolojik olarak, geçmişteki darbelerin gece yarılarından sonra olduğu çağrışımlarına sığınan, yaptığı işten emin olmayan dişleri dökülmüş, tarihin çöp tenekesinden başka mekanı olmayan bir girişimin ifadesidir. Bu girişimin dile gelebilecek en belirgin özelliği de ırkçılığıdır. Anadolu’nun etnik ve kültürel mozaiği gerçeğini ayaklar altına alışıdır. Ülkemizin ulusal renklerini inkar, kültürel zenginliğine tehdit, ayrı varlık olmaya ölümü reva gören ilkel, çağdışı bir girişimdir.
Bu vatan birimizin değil hepimizindir, ne mutlu türküm diyenler kadar, ne mutlu Kürdüm, ne mutlu Arap’ım, ne mutlu Ermeni’yim, Rum’um … diyebilenlerin vatanıdır.Kendi etnik kimliğiyle mutlu olanların, başkasının etnik kimliğiyle mutlu olmasına düşman olmadığı bir vatının ortaklarıdır. Bu vatanın barış ve kardeşlik coğrafyası olabilmesi ise, burada yatar. Birinin mutluluğunu, diğerinin düşmanlığı olarak görenlerin bölücülüğüne bu coğrafyada artık yer kalmamıştır. Bu günkü saflaşma bu noktadadır. Sorun, ne laiklik nede Cumhurbaşkanlığı seçimindedir, boynumuzda emanet duran ülkemizin, sahibi olan gelecek kuşaklara, hangi temel kıstaslar etrafında teslim edileceğidir; özgür, demokratik ve halkın iradesi dışındaki tüm müdahale ve dayatmalara kapalı olacağı ya da halkın iradesinin keyfi gasplarla ayaklar altına alınmasına müsaade eden bir siyasal yapılanmada kalacağına karar vermektir
Ayrıca bilinmeli ki, bu tür girişimlerden zarar görecek olan AKP ya da benzer yönetimler değildir. Tek zararlı taraf halklarımız olacaktır. Halkların siyasi iradesine yapılan dayatmalar, halkların hak ve hukukuna yapılabilecek en büyük kıyımdır. Ülkemizin siyasal yelpazesinde AKP yi hiç aratmayacak, vahşetin, karanlıkların diplerinde dolaşan siyasal partiler az değildir. Cumhurbaşkanlığı makamını AKP adayı dışında dolduracak, rezil bir Irkçılığın, ilkel milliyetçiliğin en onarılmaz türlerini temsi eden devlet ricali de az değildir. Sonuçta biri olmasa diğeri bu makama getirilecektir. Ancak, muhtıraların, darbelerin yapacağı yıkım ve kıyımlar, hak ve hukuk gaspları, ülkemizin yakın tarihindeki örneklerinde görüldüğü gibi, ortak vatanımızın tüm değerlerini zedeleyecek, barışı ve adaleti bir kez daha onarılması güç şekilde yok edecektir. Bu maceraya ortak olmak için, hiç kimsenin hiçbir geçerli nedeni yoktur.
Bu gerçekleri göz önüne almayan, ırkçı, milliyetçi itimlerle, gizli açık muhtıra ya da darbe destekçilerinin gösterdikleri tutum, siyasi kararın tek müracaat yeri olan halkın iradesine güvensizlik ve saygısızlıktır. Bunun kefareti ise çok ağırdır. Bu konuda ikircimliğe düşenler, halkın özgür tercihleriyle yüz yüze geldiklerinde, ödemek zorunda kalacakları ağır faturanın altında ezilmekten kurtulamayacaklardır.
Askeri zorbaların kıymeti kendinden menkul
Irkçı-bölücü muhtırasına ve darbe tehditlerine karşı
Direnişe çağırıyorum!..
Mihrac Ural
mircihan@gmail.com
28 Nisan 2007
Hiçbir gerekçe, ne kadar önemli ve gerekli olursa olsun, kim tarafından yapılırsa yapılsın, halk adına, halkın iradesine dıştan müdahale yapma hakkına sahip değildir. Bu hakkı askeri aparatları eline geçermiş olan seçilmemişlerin yapması ise, halkın iradesine pervasız ve sefil bir tecavüzden ibarettir. Bu dayatmalara karşı hayır diyor, ısrarına karşı da halkımızı direnişe davet ediyoruz.
Demokrasi ve özgürlük için on yılların mücadelesini sürdüren tüm devrimci, demokratik, ilerici güçler, bilmelisiniz ki, muhtıranın ve darbe tehdidinin her türü, öncelikle halkın hak ve hukukuna bir tecavüzdür ve sonuçta halkın özgürlük ve demokrasi taleplerine ve bu uğurda mücadele edenlere yöneltilmiş faşist bir saldırıdır.
Her tarihi kesitte bir kara kader gibi ülkemizin alnına ve halklarımızın sırtına yapışmış olan, bu kıymeti kendinden menkul darbeci girişimlere karşı direnmek, hayır demek, gerektiğinde meşru müdafaa hakkımızı her araçla kullanmak, tarihi bir görev olarak karşımızda durmaktadır. Atanmışların, bir biçimde askeri apolet takmış olanların, yetkisini kimden aldıkları belli olmayan tehditleri olarak, siyasal yaşamın yönlendirilmesine yaptıkları bu gayri meşru müdahale, gerçekte tek başına, siyasi iktidarlara karşı yapılmış bir müdahale değildir. Bu tür müdahaleler, halkın kendi siyasal ve sosyal kaderi üzerinde özgürce belirleyici olmasına karşı girişilmiş pervasız ve haksız bir tecavüzdür.
Bu maceracı tehdidin, AKP’nin iktidarda olmasıyla, Cumhurbaşkanı seçimlerinde tek adayın AKP den çıkmasıyla, laiklik tartışmaları ya da vatan-millet koruma teraneleriyle hiçbir ilgisi yoktur. Bu girişim, haddini bilmezlerin, halklarımız üzerinde geçmişte olduğu gibi bu günde, harman süreceklerini sanma yanılgısının, hakir bir hak ihlali ve sorumsuz girişimi olarak gündeme gelmiştir. Üstelik bu girişim, kendinden emin olmayanların korkakça girişimi olarak gece yarısına sığınmıştır.
Gece yarısı muhtıraları korkakların işidir. Halklarımızı, bu vakitlerde korkutabileceklerini, psikolojik olarak, geçmişteki darbelerin gece yarılarından sonra olduğu çağrışımlarına sığınan, yaptığı işten emin olmayan dişleri dökülmüş, tarihin çöp tenekesinden başka mekanı olmayan bir girişimin ifadesidir. Bu girişimin dile gelebilecek en belirgin özelliği de ırkçılığıdır. Anadolu’nun etnik ve kültürel mozaiği gerçeğini ayaklar altına alışıdır. Ülkemizin ulusal renklerini inkar, kültürel zenginliğine tehdit, ayrı varlık olmaya ölümü reva gören ilkel, çağdışı bir girişimdir.
Bu vatan birimizin değil hepimizindir, ne mutlu türküm diyenler kadar, ne mutlu Kürdüm, ne mutlu Arap’ım, ne mutlu Ermeni’yim, Rum’um … diyebilenlerin vatanıdır.Kendi etnik kimliğiyle mutlu olanların, başkasının etnik kimliğiyle mutlu olmasına düşman olmadığı bir vatının ortaklarıdır. Bu vatanın barış ve kardeşlik coğrafyası olabilmesi ise, burada yatar. Birinin mutluluğunu, diğerinin düşmanlığı olarak görenlerin bölücülüğüne bu coğrafyada artık yer kalmamıştır. Bu günkü saflaşma bu noktadadır. Sorun, ne laiklik nede Cumhurbaşkanlığı seçimindedir, boynumuzda emanet duran ülkemizin, sahibi olan gelecek kuşaklara, hangi temel kıstaslar etrafında teslim edileceğidir; özgür, demokratik ve halkın iradesi dışındaki tüm müdahale ve dayatmalara kapalı olacağı ya da halkın iradesinin keyfi gasplarla ayaklar altına alınmasına müsaade eden bir siyasal yapılanmada kalacağına karar vermektir
Ayrıca bilinmeli ki, bu tür girişimlerden zarar görecek olan AKP ya da benzer yönetimler değildir. Tek zararlı taraf halklarımız olacaktır. Halkların siyasi iradesine yapılan dayatmalar, halkların hak ve hukukuna yapılabilecek en büyük kıyımdır. Ülkemizin siyasal yelpazesinde AKP yi hiç aratmayacak, vahşetin, karanlıkların diplerinde dolaşan siyasal partiler az değildir. Cumhurbaşkanlığı makamını AKP adayı dışında dolduracak, rezil bir Irkçılığın, ilkel milliyetçiliğin en onarılmaz türlerini temsi eden devlet ricali de az değildir. Sonuçta biri olmasa diğeri bu makama getirilecektir. Ancak, muhtıraların, darbelerin yapacağı yıkım ve kıyımlar, hak ve hukuk gaspları, ülkemizin yakın tarihindeki örneklerinde görüldüğü gibi, ortak vatanımızın tüm değerlerini zedeleyecek, barışı ve adaleti bir kez daha onarılması güç şekilde yok edecektir. Bu maceraya ortak olmak için, hiç kimsenin hiçbir geçerli nedeni yoktur.
Bu gerçekleri göz önüne almayan, ırkçı, milliyetçi itimlerle, gizli açık muhtıra ya da darbe destekçilerinin gösterdikleri tutum, siyasi kararın tek müracaat yeri olan halkın iradesine güvensizlik ve saygısızlıktır. Bunun kefareti ise çok ağırdır. Bu konuda ikircimliğe düşenler, halkın özgür tercihleriyle yüz yüze geldiklerinde, ödemek zorunda kalacakları ağır faturanın altında ezilmekten kurtulamayacaklardır.
Son sözümüz, tarihleri boyunca halkın iradesiyle sağlıklı bir bağ kuramamış, her tarihi kesitte marjinal kalmış, muhtıra destekçisi, sosyal demokrat, solcu, sol milliyetçileredir. Tarihsel ilerlemelerin, toplumsal gelişmelerin, halkın iradesi dışında, üstten dayatılan kararlarla gerçekleştirebileceği yanılmasının bir sonucu olarak, halkla bütünleşememenin içine düşürdüğü marjinalliği ve aczi bir kez daha, askeri zorbaların muhtıra ve darbe tehditlerine araç yapmayınız. Halkın iradesine dıştan yapılan dayatmaları, gizli açık destekleyerek kazanabileceğiniz hiçbir şey yoktur. Halktan koparak, halkın iradesine güvenmeden, ortak ülkemiz, demokrasi ve özgürlükler için yapılabilecek hiçbir şey olamaz. Bu gün açık ve net bir tutumla muhtıracılara karşı hayır diyebilmeli, darbe girişimlerine karşı direnişe hazır olmalısınız. Halkın çıkarları buradadır. Halklaşmak için, güçlü bir siyasal duruş ve başarı için bu gün alacağınız tutum bu arenada var olup olmayacağınızı belirleyecektir. Unutmayın ki, her türden milliyetçi ilkelliğin, bölücü ırkçılığın orijinali olduğu bir siyasal yelpazede, taklitçilere yer yoktur. Yerinizi ve renginizi açıkça ilan ediniz.
Buradan Türkiye Halk kurtuluş cephesi (THKC) olarak, ilan ederiz ki, kimden ve nasıl gelirse gelsin, halkın iradesine yapılan dayatmalara hayır diyoruz. Ülkemizin bu gün öne çıkan en ciddi saflaşması budur; demokrasi ve özgürlükten yana ya da muhtıra ve darbelerden yana olmaktır. Bu saflaşmada ikircimli davranmak, askeri diktatörlüklerden, faşist darbecilerden yana olmak demektir. Halklarımızın çıkarı ise bu girişmelere karşı her araçla direnmekte yatıyor.
Örgütüm adına, temsil ettiğim tüm özgürlük ve demokratik değerler adına, halklarımızı muhtıracılara, darbecilere ve onların sivil uydularına karşı hayır demeye, her araçla direnmeye çağırıyorum.
Bu ülke birimizin değildir, farklı etnik, ulusal kültürel, ayrı varlıklarımızla hepimizindir. Bu gerçeği her defasında yeniden bir birimize kanıtlamakla yükümlüyüz, barış içinde bir arada yaşamanın başka yolu yoktur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder