Bedreddin Mahir
Yeni yıla gireli 2 gün olmasına karşın saatler oldu sayılır. Göreli bir zaman anlayışı içinde bu kesitin çok önemli bir yanı olduğu söylenemez. Zaman akıp giden bir süreçse küçük bir dilimdir tükettiğimiz. Ancak zaman bir dönenge ise, başladığı yere geri dönen bir fenomen ise çok daha göreli olarak günler değil, yılların, yüzyılların, bin yılların bile önemli bir dilim teşkil ettiği söylenemez; bu halde beslenme zinciridir zaman. İnsan bu noktada ancak kültürel bir varlık olma özelliğiyle de kavramaya çalıştığı şey bir vehimden ibaret olup çıkacaktır. Evrimin mutasyonla ilgisi açığa çıktıkça, bu yaklaşımın daha da dehşet verici bir duygu olarak algılandığını söylemek yanlış olmayacaktır. Doğaya ve dolayısıyla onun parçası olan insan ve topluma hükmeden kuvvetlerin bir ortak, tek kuvvetteki bileşkesi için önerilen felsefi söylemlerin vardığı yer İP TEORİSİ (ya da Sicim Teorisi) fizik yasalarının tamamen keşfedildiği iddiasına karşı kuşkularımızı daha da kışkırtmakta olduğunu söylemek abartılı olmayacaktır. Bu çok bilinmeyenli denklem içinde kültürel algı üzerinde yükselen insansal söylemler, bir başka vehim olarak, bir oyalanma kesiti olarak karşımıza dikilmektedir. Ancak her şeye rağmen onlarca atomun bir bileşkesi olan insan kimyasındaki tefaüller (uyumlaşmalar-kaynama-kaynaşmalar), bir fiil olarak yaşantımızın en etkin damgalarını teşkil etmeye devam etmektedir. Bunlardan biri de özlemlerimiz, özgürlük ve kimlik haklarımızdır. Zamanın bu özlemlerdeki yeri, felsefedeki anlamı, önemi, önemsizliği ya da vehim olup olmaması da dahil olmak üzere kimyamızın bir biçimde etki altında olduğunu belirlemeliyim. Yaşam denilen şey ve ona anlam veren ayrıntılar, bir dönengeçten ibaret gibi görülen zamanın içinde beslenme zinciri gibi yerinde sayıp saymadığını anlamak sanki zaman ötesinden zamanı izlemeyi gerektirir gibidir. Ancak her şeye rağmen, duyguların da maddi fiiller ürettiği, ışık hızından daha hızlı olabilecek düşün hızının, anti-maddenin işlevleriyle gerçek olacağı umudu, her türden umudumuzda haklı olduğumuzu göstermeye yeterlidir. Bu olmasa, zaman denilen dilimlemeler, gerçekte ruhları doğrayan bir araç haline dönerdi. Vahinin " ve sabri inel-insana fi husri illa el-lezina ....tevasu bil sabri" dile getirdiği, insanın sürekli zarar ve çöküşte oluşundan çıkış yollarından birinin sabır olduğu, bilimin de çalışma sabrıyla başarıya ulaşılacağı tezinin kesiştiği yerde umut, meşru bir hak ve talep olarak ardından gidilebilir bir değer olduğunu gösteriyor. Arkadaşınız Bedreddin Mahir olarak, işte böylesi bir umudun gerçekleşeceği inancıyla, ‘sabır sabır’ diye yürüyorum. Felsefenin derinliklerinde dile getirdiğim şu birkaç cümle “umutsuzluk” olarak mı görüldü diye bir kaygım yok. Çok gerçekçiyim. Beni bileyen, beni ayakları üzerinde tutan kararlılığımı, direngenliğimi canlandıran bu tür düşünce kompleksleri içinde kendimi her gün yeniden harmanlamamdır. Bundan ruh aldığımı söylemeliyim. Bundan güç aldığımı söylemeliyim. Her yiğidin ayrı bir yoğurt yiyişi olması gibi. Umutlarımız için varız, bunlar bittiğinde bizde olmayacağız. Hangi birimiz doğruları arkasında dururken gösterdiği direnişte ve bulduğu dengelerle Sisiyphos değildir. Var olmamız için umutlu olacak umutlu olmaları için gelecek kuşaklara mesaj ileteceğiz. Yeni yıl mesajım da budur benim… Mahsubunuz böylesi bir ağır ahın tutsağı olarak sizinle özlemlerini, arayışlarını, taleplerini ve önermelerini paylaşmak ve tümünüzün yeni yılını bir kez daha kutlamak ister. Baki selamlar.
26 Aralık 2007 Çarşamba
Zaman Beslenme Zinciri Gibi mi?!
Gönderen Mihrac Ural zaman: 15:18
Etiketler: zaman beslenme zinciri gibi mi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder