Seçim sonuçları
Halkın demokratik cesareti
Ve hakların ikamesi
Halkın demokratik cesareti
Ve hakların ikamesi
Kırılan tek boyutlu siyasal baskı sistemi her alanda çözülürken, halkın demokratik cesareti, mecliste yürütülecek siyasi mücadelenin de temel desteği olacaktır.
Mihrac Ural
mircihan@gmail.com
Mihrac Ural
mircihan@gmail.com
30 Temmuz 2007
Seçim sonuçları bir kez daha siyasal tek boyutlu baskı sistemin kırıldığını gösterdi. Bu kırılma fiilen gerçekleşti, resmi düzlemde ise hızla etkisini göstermeye başladı. Seçim sonuçlarının oluşturduğu siyasal arena bunun ifadesidir. Halkımız gerçekçi değişimlerin özgürlük ve demokrasi ikamesi yönündeki taleplerinin ilk adımını böylece atmış oldu. Bu adımla ortaya çıkan tablo ve işlevleri üzerinde seçim sonuçları irdelemesi yapılabilir.
Birincisi: Seçim bildirimizde ve değişik yazılarımızda açıklamasını yaptığımız tarihi gerçekliğin ve siyasal tek boyutlu baskıcı sistemin kırılışıyla açığa çıkan diye belirlediğimiz üç var oluşun (kitlesel dini eğilim, ulusal+milliyetçi eğilim ve etnik eğilim) aynı zamanda meclise de taşındığına tanık olduk. Bu adım için Servet dediğimiz tek oy’un boşuna gitmemesi yönünde, bizim gibi tüm duyarlı kesimlerin halkımıza yaptığı çağırılar sonuç verdi. Seçim sonuçlarıyla “bin umut” adaylarında beliren kazanımlar bir yandan tarihi ve siyasi tespitlerimizin olumlanmasını gösterirken, diğer yandan, halkımızın etkin siyasal katılımla kendi taleplerini ikame etme arzusunu açığa vurmuştur. Önceki tüm seçimlerden, bu sonuncusunu ayıran en önemli halka da budur. Artık halkımız kendi talepleri için siyasal temsilcilerine doğru akmaya başlamıştır. Bu ivme, mecliste halkın çıkarları için yürütülecek mücadeleyle de hız kazanacaktır.
İkincisi: Ülkemiz tarihinde siyaset ilk kez belli dengeler üzerinde göreli de olsa, oturmuş oldu. Siyasetin, bu nispi dengesi, meclis bileşiminin önemli siyasal mücadele alanı olmasına yol açacak sonuçları da beraberinde getirdi. Ülkemiz gerçekliğinin nesnel ve siyasal varoluşlarının meclisteki temsil oranları bu mücadelenin temelini belirleyecektir. Milliyetçi-ulusalcı ittifakın (CHP+MHP) da belirlenen eğilimleri ile etnik eğimlilerin çatışması halkın özgürlük ve demokrasi taleplerinin ne ölçüde ikame edilebileceğine de önemli bir kıyas oluşturacaktır. Bu çatışmanın sonuçlarından halkın daha çok kazanımı olacağı kesindir. Ancak dini eğilimlerin AKP’de temsil edildiği haliyle bu çatışmadan kârlı çıkma ya da çözümsüz kalmayla sonuçlanacak faturaları olduğu görülecektir. Bu süreçte “bin umut” temsilcileri gerçek bölücülerin bu milliyetçi ilkellerin olduğunu gösterebilecek, ülkemizin barış içinde birlikte yaşamı için gerçekçi şansın ve çözümün özgürlük ve demokrasinin ikamesinde olduğunu açığa vuracaktır. Bu sürecin birikimleri halkın üzerinde büyük kazanımlar için derin izler bırakacağı açıktır. Halkımızın siyasal temsilcilerinin, meclis alanında yürütecekleri mücadele, dikkatli, sabırlı, olgun, tutarlı ve kararlı olması halinde, çok önemli diğer sonuçların da elde edilmesi mümkün olacaktır. Bunların en önemlileri, milliyetçi-ulusalcı hattın, artık ülkemizde geleceğe ait hiçbir değeri temsil edemeyeceği açığa çıkartılacaktır. AKP’nin ise, üzerinde oturmaya çalıştığı tabanın çok kimlikli bir taban olduğu gerçeği dışa vurulacak ve bu eğilimin sonun başlangıcı olmasına yol açabilecektir. Bu ise, meclisin önemli kaos dönemlerinde geçeceğine bir işarettir; unutulmamalı ki, kimi kaos dönemleri halkın etkin talepleri için iyi bir sonuç almaya da dönüşebilir. Burada da siyasetin ustaca yönlendirilmesinin önemi çok büyüktür.
Üçüncüsü: ‘Son şans’ diye nitelenebilecek bir siyasal tablo oluşmuştur. Değişim için yeterli olmayan niceliksel oranlara karşın, nitelik ayrışma ve yönelimler belli olmuştur. Bu belirginlik aynı zamanda ikamesi yapılacak siyasal girişimlerin de yol haritasıdır. Bunların başında anayasanın yeniden şekillendirilmesi gelmektedir. Çağdaş bir anayasa tüm farklılıkların güvencesi olacak kısa öz anlatımlarla, her türden milliyetçilikten arınmış, tek boyutlu söylemlerine son vermiş, özgür tercihlere kapı aralamış bir anayasa olarak ikame edilmelidir. Bunu siyasal sistemin bel kemiği olan tüm yasa ve mevzuatların, kararnamelerin, yüksek kurum ve kuruluş yapılanmalarının, yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Bu görevlerin ne ölçüde başarılacağı ise bu mücadelenin süreçlerine bağlıdır. Yükseliş trendi halkımızın talepleri lehine olduğu bu ortamda, meclisteki temsilciler, halkımızın yaşadığı her alanda yalnız kalmayacaklarını göreceklerdir. Kırılan tek boyutlu siyasal baskı sistem her alanda çözülürken, halkın demokratik cesareti, mecliste yürütülecek siyasi mücadelenin de temel desteği olacaktır.
Seçim sonuçlarının başarısı ve devamında bu kazanımların her şeye yeterli olmadığını belirtmeye gerek yoktur.
Bu kazanımlar, tersine diğer tüm mücadelelerin tarih içindeki birikimlerinin bir sonucudur. Sonuçları korumak ve geliştirmek ise, temel olanları güçlendirmekten geçeceği tartışmasızdır.
Dolaysıyla, dağlarından, ovalarına, şehirlerinden en küçük yerleşim birimine kadar her alanda ve uygun her araçla mücadeleye derinlemesine devam edilmelidir.
Seçim sonuçlarının yarattığı olanaklarla
bu temel alan ve araçların mücadelesi daha da anlamlı ve üretken olmaya adaydır.
Seçim sonuçlarının ortak verileri, Türkiye tarihinde siyasetin ilk kez oturmakta olduğuna işaret etmektedir. Siyasal arenanın yeni aktörleri belli olmuştur, ülkemizin siyasal ilişki ve çelişkileri bu mihverde dönecektir. Tarihi çözümlememizin haklılığı bu sonuçlarla açığa çıkmıştır.
Selçuklu’dan, Osmanlı’ya oradan Cumhuriyet’e kadar süren, tarihi tek boyutlu siyasal baskı sistemi artık çözülmeye başlamıştır. Seçim arifesinde yayınladığımız bildiride de bunlara ilgili tespitlerimizi halkımıza aktardık. Seçim sonuçları isabetli olduğumuzu, halkımız adına, dile getirdiğimiz taleplerin gerçekçi olduğunu gösterdi. Bugünkü meclis siyasal tablosu da bunun açık göstergesidir.
Bugün ortaya çıkan her üç eğilim de kendi gerçeklikleriyle ve etkinlikleriyle meclisteki yerini alırken, siyasal arenanın temel aktörleri de böylece belli oldu. Ülkemizin var olan gerçekçi siyasal aktörleri halkın oylarıyla belirlenirken, atılmış olan büyük tarihi adım, en az sistemin kırılması kadar büyük öneme sahip olduğu da ortaya çıktı. Bundan sonrası yakalanmış olan bu yükselişi daha da tırmandırmak ve halkımızın umutların gerçeğe dönüştürmek olacaktır. Bin umut milletvekillerinin halklarımız adına yürütecekleri mücadelenin önünü tıkamaya çalışacak güçler artık eski durumda değillerdir. Gerilemiş moralsizleşmiştir. Bu güçler seçim sonuçları itibariyle tıkanmış, varabileceği son yere varmış ve orda da sığlığı açığa çıkmış, siyasi tutumlarıyla ülkemizi bölmeye doğru götüren ilkel tek boyutlu ısrarlarıyla gerileyen, yenilmiş bir ulusalcı-ırkçı-milliyetçi cılız güçler durumundadır. Sistemin kurtuluşuna katacak hiçbir şeyleri kalmamıştır. Söylemleri çağdışıdır. CHP’nin katılımıyla da bu güçler varabilecekleri en üst temsil düzeyindedirler ki, bu bir gerileme ve yokolma trendidir.
Oysa bin umut milletvekillerinin arkasında seçim başarısının yarattığı etkinlikle morali yüksek, inandırıcılığı katlanmış, yaptırım gücü daha da yoğunlaşmış, ülke genelinin kabul sınırları içinde yer almaya başlamış ve halk artan orandaki desteği bulunmaktadır. Bu destek mecliste yürütülecek kararlı mücadeleyle daha da artacaktır. Halkın gerçek temsilcilerin bu süreçte ortaya koyacakları performans bu desteği katlayarak büyütecektir. CHP saflarında yer alan milyonlarca gerçek demokrat, bu saflaşma sürecinde akıp geleceği yer, farklılıklarımızın özgürlük ve demokrasi taleplerinin temsilcileri etrafında olacaktır. Meclisteki siyasal mücadeleyi bu açıdan küçümsememek ve kararlıca arkasında durmayı gerektiren haklı gerekçelerimizin olduğunu belirtmek yanlış olmayacaktır.
Bu kazanımlar, tersine diğer tüm mücadelelerin tarih içindeki birikimlerinin bir sonucudur. Sonuçları korumak ve geliştirmek ise, temel olanları güçlendirmekten geçeceği tartışmasızdır.
Dolaysıyla, dağlarından, ovalarına, şehirlerinden en küçük yerleşim birimine kadar her alanda ve uygun her araçla mücadeleye derinlemesine devam edilmelidir.
Seçim sonuçlarının yarattığı olanaklarla
bu temel alan ve araçların mücadelesi daha da anlamlı ve üretken olmaya adaydır.
Seçim sonuçlarının ortak verileri, Türkiye tarihinde siyasetin ilk kez oturmakta olduğuna işaret etmektedir. Siyasal arenanın yeni aktörleri belli olmuştur, ülkemizin siyasal ilişki ve çelişkileri bu mihverde dönecektir. Tarihi çözümlememizin haklılığı bu sonuçlarla açığa çıkmıştır.
Selçuklu’dan, Osmanlı’ya oradan Cumhuriyet’e kadar süren, tarihi tek boyutlu siyasal baskı sistemi artık çözülmeye başlamıştır. Seçim arifesinde yayınladığımız bildiride de bunlara ilgili tespitlerimizi halkımıza aktardık. Seçim sonuçları isabetli olduğumuzu, halkımız adına, dile getirdiğimiz taleplerin gerçekçi olduğunu gösterdi. Bugünkü meclis siyasal tablosu da bunun açık göstergesidir.
Bugün ortaya çıkan her üç eğilim de kendi gerçeklikleriyle ve etkinlikleriyle meclisteki yerini alırken, siyasal arenanın temel aktörleri de böylece belli oldu. Ülkemizin var olan gerçekçi siyasal aktörleri halkın oylarıyla belirlenirken, atılmış olan büyük tarihi adım, en az sistemin kırılması kadar büyük öneme sahip olduğu da ortaya çıktı. Bundan sonrası yakalanmış olan bu yükselişi daha da tırmandırmak ve halkımızın umutların gerçeğe dönüştürmek olacaktır. Bin umut milletvekillerinin halklarımız adına yürütecekleri mücadelenin önünü tıkamaya çalışacak güçler artık eski durumda değillerdir. Gerilemiş moralsizleşmiştir. Bu güçler seçim sonuçları itibariyle tıkanmış, varabileceği son yere varmış ve orda da sığlığı açığa çıkmış, siyasi tutumlarıyla ülkemizi bölmeye doğru götüren ilkel tek boyutlu ısrarlarıyla gerileyen, yenilmiş bir ulusalcı-ırkçı-milliyetçi cılız güçler durumundadır. Sistemin kurtuluşuna katacak hiçbir şeyleri kalmamıştır. Söylemleri çağdışıdır. CHP’nin katılımıyla da bu güçler varabilecekleri en üst temsil düzeyindedirler ki, bu bir gerileme ve yokolma trendidir.
Oysa bin umut milletvekillerinin arkasında seçim başarısının yarattığı etkinlikle morali yüksek, inandırıcılığı katlanmış, yaptırım gücü daha da yoğunlaşmış, ülke genelinin kabul sınırları içinde yer almaya başlamış ve halk artan orandaki desteği bulunmaktadır. Bu destek mecliste yürütülecek kararlı mücadeleyle daha da artacaktır. Halkın gerçek temsilcilerin bu süreçte ortaya koyacakları performans bu desteği katlayarak büyütecektir. CHP saflarında yer alan milyonlarca gerçek demokrat, bu saflaşma sürecinde akıp geleceği yer, farklılıklarımızın özgürlük ve demokrasi taleplerinin temsilcileri etrafında olacaktır. Meclisteki siyasal mücadeleyi bu açıdan küçümsememek ve kararlıca arkasında durmayı gerektiren haklı gerekçelerimizin olduğunu belirtmek yanlış olmayacaktır.
Seçim sonuçlarının başarısı ve devamında bu kazanımların her şeye yeter olmadığını belirtmeye gerek yoktur. Bu kazanımlar, tersine diğer tüm mücadelelerin tarih içindeki birikimlerinin bir sonucudur. Sonuçları korumak ve geliştirmek ise, temel olanları güçlendirmekten geçeceği tartışmasızdır. Dolaysıyla, dağlarından, ovalarına, şehirlerinden en küçük yerleşim birimine kadar her alanda ve uygun her araçla mücadeleye derinlemesine devam edilmelidir. Seçim sonuçlarının yarattığı olanaklarla bu temel alan ve araçların mücadelesi daha da anlamlı ve üretken olmaya adaydır.
Ülkemizin yüksek çıkarları, halklarımızın ertelenmez özgürlük ve demokrasi talepleri bu iki alanın ilişki ve çelişkilerinde, güçler dengesinin kıran kırana yürüyecek mücadelesinde ana hatlarıyla belirlenecektir. Artık hiçbir statü, bu gelişmeye karşı direnemez. Siyasetin olduğu kadar tüm yaşamsal kurum ve kuruluşların yasa ve yönetmeliğin yeniden yapılanması bu mücadelenin ürünü olacaktır. Değişim kesindir ancak değişimin boyutu bu mücadelede tarafların göstereceği etkinlikle şekillenecektir.
Tarihi tek boyutlu siyasal sistemi kırabilen bir halkın umutlarını gerçekleştirme şansı bugün her zamandan daha uygun koşullara sahiptir. Bugünün sınavı ve görevi budur.
Bu makalenin son satırlarını kimi arkadaşların bölgemizde, dış müdahalelerle gelişecek olası alt üst oluşlara endeksli olarak gösterme eğilimlerinin ciddi hatalar taşıdığını belirterek noktalamak isterim. Böylesi bir yaklaşım tek başına Kürt hareketini de değil, ülkemizin, siyasal mücadele tarihi içinde gerçekleşen birikimlerin ürünü olarak geri dönülmesi hiçbir nedenle mümkün olmayan, sistemin kırılması ve bunun sonucu ortaya çıkan siyasal arenanın temel taraflarının ortaya koyduğu ilişki ve çelişkileri hiç kavramamış bir yaklaşımdır. Böylesi yaklaşımlar başarı ve hezimetleri, bir lidere ya da bir harekete ya da bölgemizdeki dış etkenlere bağlayarak, nesnel gelişmeleri tamamen öznel nedenlere indirger. Sonuçları neden yerine koyar. Dolaysıyla, “olası alt üst oluşları” da bu öznel öğelerin sırtına yıkar. Ne bölgemizdeki gelişmeler ne de ülkemizdeki öznel öğeler bu gün ortaya çıkan siyasal tablonun yapıcıları değildir. Tersine bu olguların da ortaya çıkışı tarihi nesnel koşulların olgunlaşmasının dolaysız birer sonucudur. Ve bu nesnel verilerin gelişimine göre de, kasılmaları ya da genişlemelerinden bahsetmek yanlış değildir. Bu yüzden “hiç hesaplanmayan bir uluslar arası gelişme sonucu bütün bunlar olmamışa mı dönecek?” demek, nesnel hiçbir verisi olmayan karamsarlıkla, ülkemiz siyasal tablosunu değerlendirmek demektir. Oysa ülkemizde oluşan siyasal tablonun çok derin, tarihi nesnel verileri olduğu gibi, sonuçları da, bunlar üzerinde yükselmiştir. Ülkemizde sistemin kırılışı ve siyasal uzantıları ve bunlar üzerinde taçlanan seçim sonuçları, devletle ona karşı mücadele eden lider ya da demokrasi güçlerinin karşılıklı yürüttükleri politikaların iniş ve çıkışlarıyla belirlenmemiştir. Karşılıklı yürütülen stratejik ve taktik mücadele ise, her zaman aynı nesnel verilerin, açtığı olgunlaştırdığı alan içinde olmuştur.
Bu makalenin son satırlarını kimi arkadaşların bölgemizde, dış müdahalelerle gelişecek olası alt üst oluşlara endeksli olarak gösterme eğilimlerinin ciddi hatalar taşıdığını belirterek noktalamak isterim. Böylesi bir yaklaşım tek başına Kürt hareketini de değil, ülkemizin, siyasal mücadele tarihi içinde gerçekleşen birikimlerin ürünü olarak geri dönülmesi hiçbir nedenle mümkün olmayan, sistemin kırılması ve bunun sonucu ortaya çıkan siyasal arenanın temel taraflarının ortaya koyduğu ilişki ve çelişkileri hiç kavramamış bir yaklaşımdır. Böylesi yaklaşımlar başarı ve hezimetleri, bir lidere ya da bir harekete ya da bölgemizdeki dış etkenlere bağlayarak, nesnel gelişmeleri tamamen öznel nedenlere indirger. Sonuçları neden yerine koyar. Dolaysıyla, “olası alt üst oluşları” da bu öznel öğelerin sırtına yıkar. Ne bölgemizdeki gelişmeler ne de ülkemizdeki öznel öğeler bu gün ortaya çıkan siyasal tablonun yapıcıları değildir. Tersine bu olguların da ortaya çıkışı tarihi nesnel koşulların olgunlaşmasının dolaysız birer sonucudur. Ve bu nesnel verilerin gelişimine göre de, kasılmaları ya da genişlemelerinden bahsetmek yanlış değildir. Bu yüzden “hiç hesaplanmayan bir uluslar arası gelişme sonucu bütün bunlar olmamışa mı dönecek?” demek, nesnel hiçbir verisi olmayan karamsarlıkla, ülkemiz siyasal tablosunu değerlendirmek demektir. Oysa ülkemizde oluşan siyasal tablonun çok derin, tarihi nesnel verileri olduğu gibi, sonuçları da, bunlar üzerinde yükselmiştir. Ülkemizde sistemin kırılışı ve siyasal uzantıları ve bunlar üzerinde taçlanan seçim sonuçları, devletle ona karşı mücadele eden lider ya da demokrasi güçlerinin karşılıklı yürüttükleri politikaların iniş ve çıkışlarıyla belirlenmemiştir. Karşılıklı yürütülen stratejik ve taktik mücadele ise, her zaman aynı nesnel verilerin, açtığı olgunlaştırdığı alan içinde olmuştur.
Bu açıdan tekrarla belirtmeliyiz ki, seçim sonucu ortaya çıkan kazanımlar, ne bölgemizdeki alt üst oluşlardan ne de ülkemizde olası siyasal gelişmelerden etkilenmeyecek kadar yeterli bir olgunlaşmış verilerin ürünüdür. Meclise taşınan halkın bin umut temsilcileri, arkalarında bu yoğunlukların varlığını duyumsayarak, siyaset yapma cesareti içinde olmaları gerekmektedir. Ne bölgemizin değişken siyasal tablosu ne de başka bir veri bu düzlemin alt üst oluşuna yol açmayacaktır. Ülkemizde tarihsel açıdan geri dönülmesi mümkün olmayan sonuçlar ortaya çıkmasıyla olası gelişmelerin bu sonuçlara güç katmaktan başka bir etkisi olmaz. Özgürlük ve demokrasi taleplerimizin ikamesinde bin umut milletvekilleri bu gerçekle daha etkin olma görev ve sorumluluğuyla karşı karşıyadır. Ayrıca, çeyrek asırlık ülkemiz siyasal gelişmelerinde, gerçek anlamda kazanıldıktan sonra sıfırlanmış hiçbir birikim yoktur. Seçim sonuçları kırılan siyasal baskıcı sistem gerçeğine bir işaret olduğu kadar, önceki dönem mücadele birikimlerinin taçlanmasıdır. Aydın kaygıları, ciddi veriler üzerinde yükselmiyorsa, kazanılmış zaferlerin cesaretini ve gelişime eğilimini, karamsarlığa dönüştürme gibi tarihi hatalara götürebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder